10 Ekim 2014 Cuma

hiç aklımdan çıkmayan kareler -2-

belki de sahip olduğum ilk anılardan biridir; henüz konuşmayı dahi düzgün sökebildiğimden emin olmadığım bir zamanda, annemin peşinde ev gezmesindeyim. 13-14 yaşlarında olsa gerek, bir de abla var ve mevcut görevi beni eylemek.

hepimize tanıdık gelecek desenli, mobilyaların dibinde, bir halının üzerinde oturmuş iskambil kağıtlarıyla oyun oynuyoruz. ne oynadığımızdan bihaberim tek fonksiyonum kartları elimde açık bir biçimde tutmak. lakin ellerim küçük, kartların sayısı her saniye artıyor. kaçınılmaz son, tüm kartları düşürüveriyorum. önce kızla, sonra annemle göz göze geliyoruz.

"az kağıt verin ona, çok tutamaz o" diyor annem. o saniye ağlamaya başlıyorum. düşürdüğüme ağlıyorum sanıyorlar, lakin konuşabilsem belki derdimi anlatacağım; ama olmuyor. başarısız olmaya o günlerden beri tahammül edebiliyorum.

bir şeyi yapamayacağımın söylenmesine ise bugün dahi tahammülüm yok.


8 Ekim 2014 Çarşamba

hiç aklımdan çıkmayan kareler -1-

ortaokul yıllarımdan biri olacak, evrenosbey'in tek katlı beş derslikli binasının kapısında merdivenlerin tepesinde durmuş bahçeye bakıyorum. neden bilmiyorum bahçe boş, ihtimal ki paydos sonrası bir sebepten okulda kalmışım. bir kış günü belki saat dört suları, havanın kararmasına bir, bilemedin bir buçuk saat var.

ancak hava kararlı, vaktinden önce kararacak. hatırladığım kadarıyla ilk kez, yağmur bulutu nasıl olur, öğrenircesine inceleyip görüyorum. hava, bir daha görmediğim bir tonda gri. bir şeyden eminim, aylardan aralık. okulun bahçesindeki çimenler, nasıl olduğunu bilmiyorum, ama yemyeşil. en müsait anda, inat, yağmur yağmıyor.

sanki bir gün hatırlayayım diye, dakikalarca dikilip okulun bahçesine öylece bakıyorum. konuşacak birine ihtiyacım var.