bugün başlasa dünya yanmaya, sönsün diye tükürmem bile. elime fırsat geçmişse şayet, kibriti ben çakmış bile olabilirim.
her şeyin sonunu görmeyi istiyorum. her şeyin parçalara ayrıldığını, birer birer tüm tuğlaların döküldüğünü ve her bir insanın ve dahi kendimin yok oluşunu izlemeyi... hayır, çok fazla nietzsche okuduğumdan ya da fight club izlediğimden değil. yaşamanın getirdiği tüm kaygılardan, geleceğin yüklediği sorumluluklardan ve geçmişin tüm karanlığından kendimi kurtarabilmek için.
geleceğin omuzlarıma yüklediği sorumluluklar olmasaydı eğer, bugün benim için okumak zorunda olduğum bir okul olmayacaktı. bir okul yoksa, endişelenilecek sınavlar da olmazdı kezâ başarılı olma kaygısı da... bana endişeden başka bir şey vermeyen bu kurumun varlığını sürdürmesi için neden çaba göstereyim?
bu noktada "okul olmasa nabıcaktın?" diye gelmeyin, kalbinizi kırarım.
insan sosyal bir varlık olabilir, saygı duyarım; ancak şu da bir gerçek ki sosyal olduğu kadar da yalnız bir varlık. yine de ortak etme çabasına girdik insanları bu yalnızlığa. yargıladılar, kalbimizi kırdılar, istifade ettiler... kendimi ayrı tutmuyorum, hayır. bundan dolayı da ben kendim gibi olanlarla ilişkilerimi mahvetmek istiyorum. binlerce kelime ile kurulmuş ilişkileri, birkaç kelimeyle yıkmayı istiyorum.
"bir diğeri olmadan yaşayamaz insan." yalanıyla kandırıldık. ben bugün tüm bu yaptıklarından ötürü suçlu olan insanlara ihtiyaç duymuyorum. hiçbirine... tamam, belki bir tanesine...
sonra greenpeace'miş, unicef'miş... hiçbirinin söylediklerini zerre umursamıyorum. azıcık dahi güvenmiyorum. üçüncü köprü için kesilecek ağaçlar umrumda değil. sizinkinin kaç santim olduğu konusunda hiçbir merakım yok. belki bir insanın diğerine yaptığı işkenceye bir ilgim olabilir, ama o da yalnızca daha fazla yok olmasını istememe sebep oluyor her şeyin.
iğneyi kendime batırmıyorum, ama çuvaldızı başkasından da sakınmıyorum. peşin peşin kabul ediyorum, "sizde kötü olan ne buluyorsam, ben de iki kere o var.". tartışmayı kabul etmiyorum. sorularınıza cevap vermiyorum. ben, hepinizden daha aşağıyım.
yarın, her şeye rağmen sabah uyanabilir ve bundan da keyif alabilirim. alacağım. ne olsa, istediğim gibi bir dünyada yaşayamayacağım.
yine de bu dünyada da kendi dünyamda yaşadığım gibi yaşamaya çalışacağım. insan olmak ne demekse benim için, ona yaraşır biçimde... kiminiz sevmeyecekiniz beni, aranızda istemeyeceksiniz, kızacaksınız, saçma bulacaksınız, isimler takacaksınız, umursamayacak, ciddiye almayacaksınız...
aksine inanmadığım sürece, en kötüsünü söyleyeceğim.
ve yarın yine aranızda yürüyeceğim.
27 Aralık 2010 Pazartesi
logos spermaticos -5-
22 Aralık 2010 Çarşamba
pahabiçilemez mallık
evet, galatasaray üniversitesi'nde okuyorum ve okulumda hâlâ sıralara sakız yapıştıran salaklar var. sike sürmeye aklı olmayan adamlar burada da var yani. kısa ve öz...
karşına alıp "salak mısın amına koduğum?" desen soru işareti ziyan olur, olsa olsa sözde soru cümlesi olur bu.
hayatınızı sikiyim, ben gidiyorum.
karşına alıp "salak mısın amına koduğum?" desen soru işareti ziyan olur, olsa olsa sözde soru cümlesi olur bu.
hayatınızı sikiyim, ben gidiyorum.
4 Aralık 2010 Cumartesi
logos spermaticos -4-
anlamıyorum. ne denir size, ne anlatılır bilmiyorum.
kabul, hiç becerikli olamadım meramımı anlatmakta. yine de anlamıyorum neden böyle acımasızca anlatmak zorundasınız, bir yere sahip olamadığımı böyle şekillenmiş bu dünyada.
kabul, hiç becerikli olamadım meramımı anlatmakta. yine de anlamıyorum neden böyle acımasızca anlatmak zorundasınız, bir yere sahip olamadığımı böyle şekillenmiş bu dünyada.
19 Kasım 2010 Cuma
logos spermaticos -3-
herkes bir şeyler bulup dolduruyor içindeki boşluğu...
kimisi seyahat ediyor, kimisi tutkuyla bağlanıyor işine, kimisi seviyor, kimisi içiyor ve kimisi de vesaire...
ben doldurmuyorum. içimdeki boşluk, bir zamanlar orada olan artık orada olmadığı için var. ama ne olsa, o boşluk hâlâ orada olmayana ait...
kimisi seyahat ediyor, kimisi tutkuyla bağlanıyor işine, kimisi seviyor, kimisi içiyor ve kimisi de vesaire...
ben doldurmuyorum. içimdeki boşluk, bir zamanlar orada olan artık orada olmadığı için var. ama ne olsa, o boşluk hâlâ orada olmayana ait...
11 Kasım 2010 Perşembe
logos spermaticos -2-
dünyada söylenip söylenebilecek en büyük yalan yarışması yapılacak olsa, ben bu yarışmaya "hayatta herkes hak ettiğini alır." yalanıyla katılırdım. mümkündür ki bu yalanla da rakiplerime, toplanacak naldan başka bir ödül kalmazdı.
insanların hak ettiklerini aldıklarına inanmıyorum. en azından ben hak ettiğimi almadım. yani, elbette ki bazı zamanlar hak ettiğini de alır insan; fakat bu herkes hak ettiğini alacak anlamına gelmez.
bir yandan da idealist romantikler var ki onlara bayılıyorum... diyorlar ki "dünya adil bir yer olsaydı...". adil bir dünyada herkes hak ettiğini alır, hiç kimse mutsuz olmaz, acılarımız ve yaralarımız olmaz ve kızlar da pembe sıçarlardı. ancak adil bir dünyada yaşamıyoruz.
her neyse... ne diyordum?
bu hayatta herkes hak ettiğini almıyor. ben buna inanıyorum.
benim gibi düşünüyorsan, bir bak hayatına ve gör nedir hak etmediğin...
benim gibi düşünmüyorsan da tekrar bak, bu mudur bu dünyada senin hak ettiğin?
kaba olmak, açık saçık konuşmak istemiyorum, ama tatmin olma eşiğini sikeyim...
insanların hak ettiklerini aldıklarına inanmıyorum. en azından ben hak ettiğimi almadım. yani, elbette ki bazı zamanlar hak ettiğini de alır insan; fakat bu herkes hak ettiğini alacak anlamına gelmez.
bir yandan da idealist romantikler var ki onlara bayılıyorum... diyorlar ki "dünya adil bir yer olsaydı...". adil bir dünyada herkes hak ettiğini alır, hiç kimse mutsuz olmaz, acılarımız ve yaralarımız olmaz ve kızlar da pembe sıçarlardı. ancak adil bir dünyada yaşamıyoruz.
her neyse... ne diyordum?
bu hayatta herkes hak ettiğini almıyor. ben buna inanıyorum.
benim gibi düşünüyorsan, bir bak hayatına ve gör nedir hak etmediğin...
benim gibi düşünmüyorsan da tekrar bak, bu mudur bu dünyada senin hak ettiğin?
kaba olmak, açık saçık konuşmak istemiyorum, ama tatmin olma eşiğini sikeyim...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)