21 Eylül 2015 Pazartesi

"gören de dünyayı kurtarıyorsun sanır"

pek çok kez işlerin yoğunluğundan ötürü göremediğim veya işle ilgili bir şeyin aklımı kurcalıyor oluşundan dem vurduğum güzel bir hanım arkadaşımdan bu tepkiyi aldım: "gören de dünyayı kurtarıyorsun sanır."

kendimle alakalı size samimiyetle ne söyleyebilirim bilemiyorum, ancak sizi temin ederim ki güzel kadınların söyledikleri şeyleri fazlasıyla ciddiye alıyorum.

özetle "my business is show business" yani evet dünyayı kurtarmıyor olabilirim. ancak dünyayı kurtarıyormuşçasına bir ciddiyetle yapmayı seviyorum işimi. sadece başarının öyle geleceğine inanmamdan değil, işkolik falan olma ihtimalim de uzak olduğundan, ondan da değil.

hayat gayeleriniz ve minik dertlerinizle sıkıcı olmanızdan...

havadan sudan konuşmaktan, on beş dakika sonra hiçbir şey ifade etmeyecek muhabbetlerden ötürü esas merak ettiğimiz şeylere vakit kalmadı.

halbuki sorulması gereken soru "ne var ne yok" değil, "nasılsın?" idi. ama öyle formaliteden sorulmuş, "iyiyim sen nasılsın" ile geçiştirilen "nasılsın" değil "hayır, gerçekten nasılsın?" idi.

bir önceki sevgilinizle aranızda ne olup da bittiği beni ilgilendirmiyor mesela. ancak olanlardan sonra nasıl hissettiğinizi merak ediyorum. acıyla veya belki de gelen rahatlamayla nasıl yaşadığınızı anlatırsanız dinlerim mesela. "peki ya bundan sonra ne var senin için?" sorusuna cevabınızla ilgileniyorum. sizi güldüren, üzen, korkutan, endişelendiren şeyler neler, önemli olan bunlar. (bak bunun güzel bir çizgi hikayesi de vardı)

işte kıymetli vaktimizi bunlar yerine sıkıcı ifadeler ve kelimelerle anlattığımız minik insan sohbetleriyle harcıyoruz. tam da bu yüzden, belki de sırf bir şeyi tutkuyla yapıyor olmak için, işimi dünyayı kurtarıyormuşum ciddiyetiyle yapmaya çalışıyorum.

belki de kısacık bir süreliğine olsun, aynı tutkuyla, siz neyi anlatırsınız işte onu merak ediyorum.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder