26 Ekim 2015 Pazartesi

gelin size niçin askere gittiğimden bahsedeyim

"bu dönemde askere mi gidilir?" sorusu ağustos ayında askere gitmeye karar verdiğimden beri aldığım tepkiler arasında en sık kulağımda çınlayan oldu.

şu noktadan sonra lüzum görmesem de ilk etapta mümkün olduğunca yalnızca yakın çevremle paylaştım bu haberi ve sağolsun duyan herkes de iyi niyetle askerliği erteleyebilmem adına bir takım alternatif çözüm önerileri sundu. ben de dilim döndüğünce bunların niçin bir çözüm olmadığını anlatmaya çalıştım.

silahlı kuvvetlere teslim olmak haricinde bir çözümü, şimdi geriye baktığımda da göremiyorum. kaçmak, pek çok konuda aktif olarak uygulayabileceğiniz bir eylem olsa da er ya da geç öyle bir noktaya geliyorsunuz ki geri dönüp kaçtığınız şeylerle yüzleşmeniz gerekiyor. genel olarak askere gitmeye karar vermemde bu var aslında.

bir de profesyonel hayatımdaki tatminsizlik de ekleniyor bu kararı almamdaki sebeplere. yanlış anlamayın, işimden gayet memnunum. ancak işimin doğasında mı var, benim karakterimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum; sık sık tam olarak neyi başardığımı sorgularken buluyorum kendimi. bulunduğum noktaya gelmek için sıkı çalıştım; ancak gidecek uzun yolu gördükçe, iki adım ileri bir adım geri halimden, "aldım-verdim" adımları atar halimden memnun olmam mümkün değil.

askere gitmek bu problemi çözmüyor elbet. ancak bazen ne kadar yol gittiğinizi görmek, neler başardığınızı kavrayabilmek için durmak, eylemsizlik durumuna geçmek işe yarıyor. askerlik mefhumu türkiye'de bundan başka bir şey katmıyor ben gibilere.

yazarken hep "iş"ten sonra "aşk"a meylediyorum ama ıskaladığım mutluluk fırsatları bu mevzunun hiçbir yerine tam oturmuyor, dolayısıyla es geçiyorum.

insan okuduklarından çok şey öğreniyor. bu sürecin başında, her şeyin birbirine girdiği bir noktadaki öfke ve keder anının da gitmeye karar vermemde etkisi var. hiçbir şey olmasa, bakalım "then came the war, old sport. it was a great relief, and i tried very hard to die, but i seemed to bear an enchanted life" diye bi dünya var mıymış kafasına girdim. o günler için her şey olası gözüküyordu. tabi sevk yerlerimiz açıklanıp da izmir'e gideceğim belli olunca ne gibi bir çıkarım yapacağımı bilemedim, doğruya doğru.

nitekim ne olsa, askere gidip de gittiği gibi gelen insan görmedim. belki değişen şeylerden bazıları işime yarar umuduyla gidiyorum işte.

enseyi karartmayın.

merak edene not: aralık itibariyle acemi birliği için balıkesir'e teslim olup eğitim sonunda usta birliği için izmir'e geçiyorum. haziran-temmuz falan gibi de dönmüş olurum.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder