25 Şubat 2011 Cuma

bugün benim doğum günümdü

aylardır saklamak için binbir çaba sarfettiğim (ve facebooktan kaldırarak çok da güzel başarıya ulaştığım) doğum günüm, bugün. 21 yaşıma girdim. (saçma sapan hesaplar yaparak kafamı bozmayın, 21 ulan işte.)

geçen sene yazdığım gönderiye şöyle bir baktım da "duygusallaşmayayayım" diye kasmışım. ama bu sefer kasmayacağım, duygusallaşacağım, zira istesem las vegas'ta kurpiyer olabilirim ve hatta dünya üzerinde içki içemeyeceğim bir ülke yok. (bildiğim kadarıyla) ama hâlâ türkiye'de katılamayacağım bir takım konserler var. 24 yaşıma girişim daha coşkulu olacak, söz.

her neyse. bugün bambaşka bir hayata uyanmadım. "bugün hayatmın geri kalanının ilk günü" falan gibi klişelerin yanından bile geçmedim. sadece gerindikten sonra birkaç saniye daha uzandım yatağımda. "vay amına koyayım" dedim kendi kendime, "ağrısız acısız giriverdim, 21'ime.".

aylardan beri planladığım bir şey vardı, doğum günüm olduğu için tantana yapmayacaktım. sevmiyorum, doğum günlerini ve başkalarınınkini de hatırlamakta güçlük çekiyorum. benimki de unutulsun istedim. ama yine de hatırlayan arkadaşlarım oldu, beni çok mesut ettiler. hatırlamayanlara da en ufak bir kırgınlığım yok tabii ki. ben hâlâ inanıyorum ki benim gibi bir adamın doğmuş olması çok da büyütülecek bir mesele değil.

eh geçtiğimiz bir yıl içinde kırdığım, gücendirdiğim olmuşsa da toyluğuma versin artık. yeteri kadar boş konuştum, daha fazla uzatmıyorum.

3 Şubat 2011 Perşembe

zaman doğrusu

zaman ok gibidir. dümdüz. kendine dönmez. siz geriye koşsanız da o ileriye doğru ilerler. durduğunuzda da geçmişiniz ayağınıza gelmez. tüm bunların bir sebebi vardır, ne olduğunu bilmesek de diyebilirim ki tüm bunlar böyledir, çünkü böyle olması gerekmektedir.

geçmişe duyduğu özlem, insanın ömründen ömür eksiltir. bir şeyler değişmiştir, eskiden olduğu gibi olmayan şeyler vardır ve bunları arzular insan. henüz gencim ve bilgelik taslamak amacında değilim; ancak bir şey öğrendiysem bu hayattan, o da geçmişin geçmiş de güzel olduğudur.

asla geçmişten gelmiş bir insanın özrünü kabul etmeyeceksin. asla geçmişte yaşamış olduğundan pişmanlık duymayacaksın ve en önemlisi, asla geçmişinin geleceğin üzerinde egemenlik kurmasına fırsat vermeyeceksin.

düşmekten ötürü acı çekeceğin en büyük hatadır bu.

1 Şubat 2011 Salı

ne garip şey...

ölenlerin üzerinden duygu gösterisi yapmayayım diye epey erteledim bu yazıyı. lafı da çok uzatacak değilim o yüzden.

bir hafta kadar evvel şarköy'de iki genç arkadaşım bıçaklanarak öldürüldü. birini hiç tanımıyorum, diğeriyle ise belki çok küçükken kozalakla maç yapmışızdır. ama onu bilirim. başımı eğip selamlamaktan öte bir sohbetimiz olmasa da her bir ya da iki allah'ın gününden birinde görürdüm. hepsi o...

böyle bile olsa, üzüldüm. gözyaşı döktüğümü söylemiyorum, ama tüm samimiyetimle söylüyorum ki üzüldüm. benden hepi topu iki yaş büyük bir insan, böylesi bir ölümle karşılaşmamalı. şimdi bir daha aynı yüzü görmeyeceğimi düşünüyorum ve üzülüyorum.

ölmek, ne garip şey...