29 Ekim 2011 Cumartesi

hepimiz insan olarak çuvalladık

iyiliğin, güzelliğin, dürüstlüğün, arkadaşlığın ve aşkın nasıl yüce kavramlar olduğundan bahsedip sonra da tüm bunlarla çelişmek, dünyayı daha iyi bir yer yapmadı. sadece kendisini öldürmek niyetinde olanlara bir sebep verdik.

her fırsatta insanlığa dair bir umut yeşertip sonradan aklın almadığı, ruhun kaldırmadığı bir hayal kırıklığı yaratmak insanoğlunun en başarılı icadı oldu. bunu ilk söyleyen ben değilim, sana burada çok önemli bir bilgi veriyor da değilim; ancak söylemeliyim ki dünya güzel bir yer değil. hiçbir zaman olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak.

arada bir birilerinin ne kadar çirkin, aptal ve başarısız olduğumuzu hatırlatmasında bir sakınca yok. hatta hiçbir zaman güzel olmayacak bu yerde, içimizde, bir zayıflık anında yeşeren umuda aldanmamamız gerektiğini daha iyi anlatabilecek bir şey de hayal edemiyorum.

çirkin, aptal ve başarısız olduğumu bana hatırlatacak birinin olmayışını kendi varlığımla kapatıyorum. bu sayede ağzımda sigara ve elimde sikim, yüksek sesten duyma kaybı yaşadığım bir barın, bok ve sperm kokan bir tuvaletinde işemeye çalışırken birden bire aydınlanan zihnim beni umutsuzluğa sürüklemiyor, aksine haklı olduğumu daha iyi anlamama yardım ediyor. 

gerçekten fikrine değer verdiğim bir kişi çıkıp da "orhun, yüzünde insanda güzel gözüken bir şey bulmakta zorlanıyorum. yıllar boyu senden aptal insanlarla yaşamış olman senin aptal olmadığın anlamına gelmiyor. ayrıca da bir takım kelimeleri hiçbir şey ifade etmeyecek biçimde yan yana diziyor oluşun seni yazar yapmıyor ve hiçbir zaman da yapmayacak." deseydi de sanırım şu an olmaya çabaladığımdan farklı bir insan olmamı sağlamazdı.

bu yazıların uygun bir bitişe sahip olmamasını çok seviyorum.

her neyse... daha neyi okuyorsun oğlum? bitti hadi dağılıyoruz.

24 Ekim 2011 Pazartesi

20 Ekim 2011 Perşembe

rüya/kabus, birtakımzımbırtılar ve lise

çok acayip rüyalardan uyanarak başladım bugüne. hâlâ kabuslara, rüyalardan daha çok saygı duyuyorum.

bazen sadece önüne bakmak durumunda oluyor ya insan, ben bunu beceremiyorum. bir de çocuklar gibiyim. hani bir sefer bisikletten feci biçimde düştü diye bir daha hiç binemeyen insanlar var ya, hah işte aynen öyle. korkuyorum.

hakkında "orhun, böyle bir insandır." gibi bir cümle kurulabilecek kadar keskin bir insan olmaya çalıştım hep. tek seferde derdini anlatabilen net bir insan... düşüncede soylu, eylemde zayıf...

bir de şu aralar iyice sık duyar oldum "niçin bu yüzüğü takıyorsun?" sorusunu. bu  soruya cevap verecek olsaydım, çoktan bu blogta bir yerlere yazmış olurdum. onların bir hikayesi olabilir ve onlar bana bu hikayeyi hatırlatıyor olabilir. ama bu, bunu sizinle paylaşacağım anlamına gelmez. o yüzden sormayınız. müteşekkirim.

durduk yere aklıma bir şey geldi de sinirlendim bir de. lisede saçma sapan seviye tespit sınavlarında başarılı olanları dahil edecekleri bir kurs projesi yapmaya kalkmışlardı. bizi bir yere topladılar bunu bildirmek için. laf arasında bunun adil olmadığını, burada olmayı hak eden başka arkadaşlarım olduğunu ve eğitimdeki fırsat eşitliğine aykırı bir davranış olduğunu söyleyecek oldum. oradaki bir başka öğrenci de buna gayet alaycı biçimde gülmüştü.

o gülen kimdi, neciydi hiç hatırlamıyorum. aklımda kalan, yeni doğmuş bir orospu çocuğu şenliğindeki kahkahası ve duvarlardan sektire sektire sikmek istediğim ağzı ve yüzü. amına koduğumun gavatı, bak yine sinirlendim.

yazıyı bitirirken yine hak edene, gerekli küfürleri ettim, huzurluyum.

yazacağım yazıya sokayım,
ben gidiyorum.

10 Ekim 2011 Pazartesi

sinek iki

ben anlamıyorum arkadaş, herkes ya kupa kızı ya da sinek valesi. iyi mınagoim bi sinek iki benim...

7 Ekim 2011 Cuma

güzel kadınlar ve güzel bacaklar

güneşin yaktığı ve gölgenin de çok estiği şu günlerin getirdiği "ne giyeceğini bilememe" hadisesinin en güzel yanı sanırım bu: güzel kadınlar ve güzel bacaklar. bazen de çirkin kadınlar güzel bacaklar ve hatta güzel kadınlar çirkin bacaklar.

herkesin her şeyi bildiği yerde, bir sik beceremezsin. bunu şu aralar en iyi okulum ile alakalı facebook gruplarında, etkinliklerinde falan görüyorum. bir işi yapmanın birden çok doğru yolu olduğunu unutup, kendi yolunun doğru olduğunu kabul ettirme çabasında olan çok insan var. kantin fiyatlarında bir değişiklik yapabilmeyi uman insanlara sabır diliyorum, zira ortada somut bir eylemden çok eylemin ne olacağına dair tartışmalar var ve bu tartışmalarda adam akıllı argüman sunan yok.

hoş, problematiğin ne olduğunu bir sene öğrettikleri bir okulda okuyor olmaya rağmen duyduğum saçma sapan argümanları da frankofon olmamıza bağlayıp geçmek istiyorum.

1 Ekim 2011 Cumartesi

fala/burca hâlâ! inanmıyorum

yarrak burcu insanı, dünya uranüs'ün akşam meltemleri etkisine girdiği vakit, hayatında inanılmaz değişimler yaşayan blablaboşlafsalatasıfalanfilan.

hayır, inatla hâlâ inanmıyorum. her ne kadar kökten bir yarrak burcu erkeği de olsam, inanmıyorum. bir yandan bakacak olursam bir yıl içerisindeki iniş çıkışlarımı amınakodumun uranüsünün esintisine bağlamak oldukça kolay ve rahatlatıcı da olabilirdi. her yıl, belli periyotlarda hep de aynı aylarda yaşadığım, inişler ve çıkışları not alıyor olsam, yirmi bir yıllık sikindirik hayatımda yaptığım en istikrarlı işe sahip olmuş olurdum. saat gibi tıkır tıkır işleyen bir süreçten bahsediyorum.

evet, belli ki tam da "yılın o zamanı"ndayım. her şeyin harika geçtiği "yılın o diğer zamanı"nda her şeyin nasıl böyle şairane gittiğini sormamak oldukça basitti. şimdi utanmasam oturup bütün varoluş amacımı sorgulayacağım. sanırsın aristo'yum mınagoim.

ya ben neyse lan...