31 Mart 2014 Pazartesi

seçim sonrası trakya ve türkiye

öncelikle trakya hakkında konuşma hakkımı kendimde görmemin, trakyalı olmamdan ötürü olduğunu belirtmek isterim.

"bir kere ben beşiktaşlıyım arkadaşım. yani şerefli ikinciliklere yabancı değilim, üzülmek ne demek gurur duyarım."

"şerefli ikincilik" söylemim yanlış anlaşılmasın. akp'yi birinci yapan seçmene hakaret ediyor değilim. aksine, pek çok il söz konusu olduğunda gayet de beklenen sonucu aldılar. gidip oyunu veren insanlara bu açıdan söylenecek bir şey yok. nasıl tekirdağ'ı, izmir'i babalar gibi chp alıyorsa konya'yı kayseri'yi falan da akp almıştır zaten burda mesele yok.

şerefsizlik, yakın geçen yerlerde sonucu sindiremeyenlerin karıştırdığı haltlardan mütevellit... bakınız ankara, antalya, yalova... her türlü çirkefliği yapan insanlara karşı; biz sessiz, sakin, içine kapanık insanlar nasıl kazanabiliriz ki? (kendi adıma konuşuyorum, ama pek çok insana tercüman oluyrumdur diye tahmin ediyorum.)

bu meseleyi uzatmak istemiyorum; ancak bu yaşananlar yolsuzlukla kirlenmiş adamları seçim ile aklamaya çalışırsanız ne olacağının birebir kanıtıdır.

"trakya gün itibariyle demokrasi'nin beşiğidir."

bunu söylemi herhangi bir partinin "kalesi" haline geldiği için falan söylemiyorum. bir kere trakya kale falan değil. onu bir söyleyeyim. trakya'da yakın geçmişte sol da görev almıştır sağ da merkez de. halk oy verdiğinden memnun olmadı mıydı tekmeyi basmaktan hiç çekinmemiştir.

burada kullanılan oy özellikle yerel seçimler söz konusu olduğunda kimi zaman bireysel kimi zaman toplumsal çıkarlar gözetilerek verilmiştir. dolayısıyla trakya'da tekrar seçilmek, seçilmekten daha zordur. iş yapmayanı, halkı mutlu etmeyeni yollarlar. büyük çoğunluğu için konuşacak olursak halk militan ya da partizan değildir yani. dediğim gibi çıkarını gözetler ki olması gereken de budur. kimse kimsenin kara kaşına gözüne oy vermez. inada binmiş körü körüne bağlılıklar falan öyle ebedi bir hanedanlık kurulmaz. bundan ötürü de adana'da aytaç durak, ankara'da i.melih gökçek gibi 20-25 sene süren başkanlıklar pek mümkün değildir.

bu seçim sonucunda ise aslan payını iyi çalışan belediyeler, ilçe teşkilatları ve akp'nin altına girdiği ötekileştirici ve ürkütücü örtüye bağlamak gayet mümkün.

"herkes bindiği kayığın küreğini çekiyor"

şimdi her şey bir yana, sırf yayınlanan ses kayıtlarından ötürü oy dağılımında ciddi bir değişiklik bekliyorduk. peşin peşin söyleyeyim "ses kayıtlarına rağmen nasıl akp'ye oy verirler yea" diyip kimseye sövecek değilim. kaldı ki halk tabanının bu montaj olmadığı bariz olan bu kayıtların montaj olduğuna inanması garip değil. problem bu kayıtların montaj olmadığını anlatamayan muhalefette.

benim esas endişem, bu kayıtların bal gibi de gerçek olduğunu bilen fakat yine de çıkarlarını korumak adına bunun bir komplo olduğunu savunan insandan kaynaklı. herkesin bindiği kayığın küreğini seçmesi çok normal bir şey tabi. maddi ya da manevi, doğrudan ya da dolaylı bir şekilde sebepleniyor ve bunu da kaybetmek istemiyor olabilirsin. ama sanki yediğin bu bokun hesabını bir gün kendine veremeyecekmişsin gibi geliyor bana.

"ortamlarda ne diyoruz panpalar?"

şu "tatava yapma, bas geç" meselesine de hızlıca değinip geçeyim. fikir itibariyle gayet iyiydi ve gayet de başarılıydı. kimsenin de çıkıp "bakın tatava yaptınız kaybettik :(" deme hakkı da yoktur şu anda. zira zaten bu hareket oyu konusunda esnek olan pek çok kişiyi sırrı süreyya önder yerine chp'ye basmaya ikna etti. hdp'ye ve mhp'ye çıkan oylar, her koşulda kendi partisine oy vermek isteyen insanlara aittir ve bu insanlara "senin yüzünden kaybettik :(" diye çatan da pespayedir, hıncal'dır, uluç'tur.

bu hareketin başarısı da "acaba sırrı gerçekten bir alternatif midir?" diye düşünen insanları gerçeklere yaklaştırmıştır ve ssö'nün bölmediğini iddia ettiği oyların hakikaten bölünmemesini sağlamıştır. sanırım ki önder, işine gelmediği için hiç zikretmedi ama normal şartlarda chp'ye oy vermeyi düşünen pek çok insan bir süreliğine kendisine oy vermeyi de düşündü. yani ortada bir oy bölme kesinlikle vardı.

"köşke ben de adayım, tam istediğim türden bir memurluk"

fırsat bulmuşken cumhurbaşkanlığı seçimleri için de bir iki kelime edeyim. benim için seçim basit. eğer chp bir hukukçu aday gösterirse net biçimde desteklerim. hukukçu olmadı diyelim, akademisyen de olur. şöyle bir geçmişine bakar yüksek ihtimalle yine desteklerim. hukukçu veya akademisyen olmayan bir aday çıkarsa muhtemelen oy kullanmam diye düşünüyorum. ancak asker kökenli birisini aday göstermeye kalkarsa da direk olarak en güçlü rakibine oy veririm. çok net.

ya kafamdaki her şeyi yazayım dedim, çorba gibi oldu. geri dönüp yeniden okumayı da hiç istemiyorum şu anda. düşük cümle, anlatım bozukluğu, imla hatası falan yapmışsam takmayın böyle şeyleri kafaya, iki günlük dünya.