18 Ekim 2012 Perşembe

logos spermaticos -16-

eşek kadar adam oldum, çocukluğumdaki gibi oturup ağlayasımın geldiği günler oluyor.

kendim için, zaman zaman kapıldığım geçici ruh halleri dışında zaten umudum yoktu; ancak nasıl oldu da böyle açmazlar içinde bulduk kendimizi, bazen merak ediyorum.

zihnimi toparlayabildiğim günlerde -ki ilkokul yıllarımdan birine denk gelir- fark etmiştim ki etrafımdaki her insan, muazzam birer insandı. kendimi aşağı hissettiğimden değil, bu insanların gerçekten harika olduğuna inandığımdan...

ne kadar küçük olduğumuzu anlamak için, her zaman öylesi yükseklere çıkmanıza gerek yok.

sevdiğim, sevmediğim, tanıdığım, beni tanımayan her bir insan... öyle ya da böyle muhakkak bir konuda öylesine harikaydılar ki zaman zaman onlara karşı duyduğum hayranlık, kendim için dahi umuda kapılmama neden oluyordu.

hayatımın her döneminde, bir şekilde yolumun kesiştiği, her bir insan, -belki ben hariç- hiçbir istisna olmaksızın...

peki sonra ne oldu? bir şekilde, bizi harika yapan her şey törpülendi ve normalleştik. bu mükemmel insanların bir çoğuyla yollarımız ayrıldı, bir kısmıysa hâlâ etrafımda.

herkesin malumu olan konular bir yana, ben ise yirmi iki yaşımda, yani herkesin anlamını çözeli hayli yıl olduğu yaşta, üniversitedeki bir ihtimal son yılımda, ne konuşulduğunu anlamadığım bir derste bunları yazıyorum.

öylesine harika çocuklardık... nasıl oldu da yaşlandıkça ufaldık?