6 Ağustos 2012 Pazartesi

öhöm, ses deneme, bir iki

çok zaman oldu görünür şeyler yazmayalı. o sebeple ses açma egzersizleri ile beraber bir de çiğ yumurta içiverdim.

rutin iyiydi.


iyi de işledi. ta ki artık işlemeyene kadar. insanın basit keyiflerinin olmasında bir problem görmedim ben hiç. devamlı olarak aynı yere gitmekte, sürekli aynı yolları yürümekte bir sıkıntı yok. alıştığı yerlere gitmeye devam eden insan hesabını bilir, bildiği yoldan giden insan da kaybolmaz. basit iyidir.

insanı öldüren şey de rutindir. işte bu noktada işlemeyi bırakır. her biri bir öncekinin aynı geçen günler... insan bu yüzden ölebilir. ama her halükarda öleceğimiz gerçeğini göz önünde bulundurursak da bunun da çok problem olmadığı düşünülebilir. aksiyondan aksiyona koşarken bir saniye olsun kan dolaşımım yavaşlamaz, huzur bulamazsam; pek tabi rutini tercih ederim.

ömrü boyunca mutluluğu değil de huzuru kovalamış bir insan olarak bunun ardına daha iyi vardım. rutin iyidir.

söylemediği şeylerden ötürü ünlü olabilseydi insan, ben ünlü olurdum.


aklına ilk gelen lafı söyleyen, espriyi yapan adamın egosuna hayranım. şu dünyada koca kafamdan -ki bu da onlara girsin.- daha büyük bir şey varsa, o da bu egolardır.

bizim bu tarafların çok sayıda komik atasözü vardır. gerçi bizim o taraflarda çok söylenir de ne taraflara aittir bilemeyeceğim. baklava bizim diyen yunan konumuna düşmeyeyim şimdi. ancak şöyle de bir laf vardır: "senin güttüğün koyun kadar, benim siktiğim çoban var.". ne çok hazır cevap (?), kıvrak zekalı (!) insan bu laftan ötürü ağır darbeler yemiştir, aritmetiği size kalsın. işte pek çok insanın korkulu rüyası olan bu söz, her aklına geleni söylemenin erdem olmadığını bilen insanın en iyi dostudur.

yazık ki prim yapanın ağzını tutmak çabası içinde olmayanın olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

ve yine yazık ki insan sadece söylenenleri duyuyor, söylenmeyenleri değil.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder